Terapi Merkezim > Psikanaliz… Gerçeklikle Yüzleşme
Psikanaliz… Gerçeklikle Yüzleşme
Psikanalitik teori, 19. yüzyılın sonlarına doğru psikanalizin babası olarak bilinen Sigmund Freud tarafından geliştirilmiş bir teoridir. Psikolojik rahatsızlıklar Freud'a göre, bilinçdışında bastırılmış ve çözülememiş çatışmalardan oluşmaktadır.
1923’de Freud psikanalizi; başka bir şekilde ulaşılamayacak psikolojik süreçlerin incelenmesinde kullanılan bir yöntemdir. Köklerini bu araştırma yönteminden alan ve psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan bir tekniktir. Aynı zamanda psikanaliz yöntemiyle elde edilen psikolojik kavramlardan oluşan bilimsel bir bilgi birikimi olarak tanımlanmaktadır.
Psikanalizi sadece bir araştırma tekniği olarak anlamak ya da sadece bir tedavi şekli olarak kabul etmek psikanalizin tanımını eksik bırakacaktır.
Psikanalizin doğumundan yüz yıl sonra, geçen zaman bizden psikanalistin kendisini bu tanıma eklememizi gerektiriyor. Çünkü artık psikanalistler olmadan psikanalizi tanımlayamayız. Bir asırdır psikanalizi nesilden nesile aktarıyor, geliştiriyor ve kökleştiriyorlar. Psikanalistlerin varlığı şüphesiz psikanalizin bir kurum olmasına ve psikanalitik bir oluşum sunmasına bağlıdır. Kurumsal bağlılığı olmayan bir psikanalisti hayal etmek zordur ve tabii ki psikanalitik eğitim olmadan bir psikanalist olamazsınız.
Dolayısıyla psikanaliz, psikanalist olmanın şartı olan bir araştırma yöntemi, bir tedavi tekniği, bilgi, oluşum ve psikanalistleri bir araya getiren bir kurumdur.
Psikanaliz Kuramı Nedir?
Psikodinamik yaklaşımın ve psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud’dur. Freud, insan zihninin süperego, ego ve id olarak üç unsurdan oluştuğuna inanmaktadır.
Freud’un rüya sembolizmi ve bilinçdışı teorileri, psikoseksüel aşamaları hem sıradan insanlar hem de psikologlar arasında popülerdir. Freud’un pek çok teori ve gözlemi klinik vaka çalışmalarına dayanmaktadır. Freud’un psikanaliz teorileri insanlığın ruhsal ve davranışları hakkındaki düşünceleri değiştirerek kültür ve psikoloji üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
Bu kuram özellikle bir 'Kişilik aygıtı' kavramı geliştirmiştir. Topografik kişilik kavramı adıyla adlandırılan bu kavramsal yapıda bilinç (Concious), bilinçaltı ya da önbilinç (perconcius) ve bilinçdışı (unconcious) gibi 3 kişilik bölümü vardır. Bilinç, dış dünyadan ya da bedenin içinden gelen algıları fark edebilen zihin bölgesidir. Bedensel algıları, düşünce süreçlerini ve heyecansal durumları da kapsar. Bilinç öncesi, dikkatin zorlanmasıyla bilinç düzeyinde algılanabilen zihinsel olayları ve süreçleri içerir. Bu içerikte, gerçekliğe ilişkin sorunları çözmeye çalışmak gibi gelişmiş düşünce biçimlerinin yanı sıra, düş kurma gibi ilkel süreçler de bulunur. Bilinçdışı, genel anlamda, bilinçli algılamanın dışında kalan tüm zihinsel olayları, dolayısıyla bilinç öncesini de içerir. Dinamik anlamda ise bilinçdışı, sansür mekanizmasının engeli nedeniyle bilinç düzeyine ulaşma olanağı olmayan zihinsel süreçleri içerir. Bu içerik, gerçekliğe ve mantığa uymayan ve insanın içinden geldiğince doyurulmak istenen dürtülerden oluşur. Bu dürtüler kişinin bilinçli dünyasında geçerli olan törel inançlara karşıt düşen isteklerden kaynaklanır ve ancak psiko analitik tedavide kişinin dirençleri kırıldığında ortaya çıkabilir (Geçtan, 19S4). Freud tarafından ortaya atılan bu kuram bir kişilik kuramıdır.
Psikanaliz, kısmen bilinçdışı zihinle ilgilenen ve birlikte zihinsel bozukluklar için bir tedavi yöntemi oluşturan bir dizi teori ve terapötik tekniktir.
Psikanalitik kuram ile ilgilenen bir başka kuramcı ise Erik Erikson’dur. Erikson, Freud’un teorilerini genişleterek yaşam boyunca gelişimin önemini vurgulamıştır. Erikson’un psikososyal kişilik kuramı günümüzde hala insan gelişimi üzerine etkili olmaya devam etmektedir.
Psikanalizin merkezinde, eskiden farkındalığınızın dışında olanları fark etmenizi sağlamaya odaklanma vardır. Düşünce, tedavi amacıyla kurulan ilişki ile iç görünün birlikte, farklı seçimler yapma farkındalığı ve fırsatını desteklemesidir.
Analiz edilen kişi, hayattaki istikametinin nedenini ve niçinini tekrar tekrar merak etse de -neden bir ebeveynine karşı diğerinin yanında durduğunu, kendisinin neden ebeveynlerinin ondan isteğinin diğer her şeyin içinde o belirli şey olduğunu düşündüğünü, neden birinin onu aşağılamasını kabul ettiğini, neden birinin her dileğine riayet ettiğini, neden geçmişte kendine çok zararlı şeyler yaptığını ve bundan dolayı hayatında ilerleyemediğini- ve de hayatının önemli anlarında ya da dönüm noktalarında yaptığı seçimleri kısmen açıklayan sayısız sebepler bulsa da bazı şeyler hep meçhul kalır, daha doğrusu açıklanamaz.
Dr. Fink’e göre, psikanalizin amacı, analiz edilen kişiyi bu çocukluk anılarını, temel deneyimleri, karışık dürtüleri ve Freudyen sürçmeleri araştırma yolculuğuna cesaretlendirmektir… Sonunda Cevabı bulma beklentisiyle değil, analiz edilen kişinin en sonunda hiçbir cevabın olmadığını fark etmesini sağlamak için.
“Birinin neden belirli bir yolda olduğu ya da belirli bir şeyi yaptığına dair nihai bir cevap ya da nihai bir açıklama yoktur. Kişinin yaşam istikameti ile ilgili varacağı belirli yorumlar vardır ama son tahlilde hayatı öyledir işte ve kişinin bunu kabul etmesi gerekir.”
Psikanaliz'de ortam sansürsüzdür. Sansürsüz oluşu ve çoğunlukla formatsız (yapılandırılmamış) sohbet vasıtasıyla anksiyete, depresyon ve yetişkinlerde ve çocuklarda görülen diğer bozuklukları tedavi etmesiyle oluşturduğu etkileyicidir.
Psikanalistler, psikolojik acının öncelikle ortadan kaldırılmaması, ancak anlaşılması gerekir. Bu bakış açısına göre depresyon bir tümörden ziyade, karnınıza saplanan bir bıçak ağrısı gibidir: Bu ağrı size bir şey söyler ve sizin onu bulmanız gerekir (Sorumlu hiçbir doktor sizi ağrı kesicilerle eve yollamaz). Ve mutluluk -eğer böyle bir şeye ulaşılabilirse- çok daha karanlık bir konudur. Bizler kendi zihinlerimizi gerçekten bilmeyiz ve bilmemek için de çoğu zaman güçlü güdülerimiz olur. Farkına varmasak da dünyayı hayatımızdaki ilk ilişkilerin penceresinden görürüz; çelişkili şeyler isteriz; değişim ise yavaş ve zordur. Bilinçli zihinlerimiz bilinçdışının karanlık okyanusunda küçük buzdağı tepecikleridir ...
Kaynakça : PsychCentral